İnsansız Hava Aracı (İHA) Sistemlerinin Sivil Kullanımından Kaynaklanan Hukuki Sorunlar

İHA

1800’lü yıllardan itibaren öncelikle askeri maksatlarla kullanılagelen İHA sistemleri, zaman içerisinde sivil sektörün de dikkatini çekmiş ve bu alanda da yoğun olarak kullanılmaya başlanmıştır. İHA sistemlerinin sivil alanda kullanılması aşağıda ayrıntılı olarak açıklanacak olan pek çok sorunu da beraberinde getirmiştir. Bu sorunların çözümünde konuyla ilgili teknolojilerin olgunlaşması önemli bir unsurdur ancak tek başına yeterli değildir. İHA sistemlerinin sivil kullanımına ilişkin ayrıntılı hukuki düzenlemelerin yapılması ve kullanıcıların eğitimi de büyük önem arz etmektedir.

Mevcut durum itibarıyla İHA teknolojilerinde büyük bir dinamizm yaşanmakta bu gelişmelere paralel olarak daha güvenli ve emniyetli İHA operasyonlarına tanık olmaktayız. İHA kullanımına ilişkin düzenlemelerin yapılması konusunda ICAO, EASA ve ülkeler bazında yoğun çalışmalar yürütülse de henüz insanlı hava araçlarında olduğu gibi genel kabul görmüş ulusal ve uluslararası mevzuatın hazırlanması mümkün olamamıştır. İHA kullanıcılarına dönük teknik ve operasyonel eğitimlerin gerek planlanması gerek se uygulanması konusunda yapılan çalışmaların da yeterli etkinlikte olduğunu söylemek mümkün değildir. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nce(SHGM) yayımlanan İHA Talimatı(SHT-İHA) EK-3’te yer alan eğitim gereksinimlerinin, İHA eğitimi vermek üzere yetkilendirilen kurumlarca tam anlamıyla karşılandığını söylemek mümkün değildir. Eğitimler daha çok bir dershane ortamında nazari olarak verilmekte, başta Hava Hukuku konuları olmak üzere birçok konu ehil olmayan kişilerce anlatılmaktadır. Verilen eğitimlerin SHGM tarafından mutlaka denetlenmesi önem arz etmektedir.

İHA sistemlerinin sivil kullanımından kaynaklı hukuki sorunlar müteakip maddelerde açıklanmıştır:

1. Konuya İlişkin Hukuki Düzenlemelerin Yapılmasında Yaşanan Sorunlar:

İHA sistemlerinin sivil kullanımından kaynaklanan sorunların başında, bu sistemlere ilişkin hukuki düzenlemelerin yapılmasında yaşanan güçlükler gelmektedir. İHA teknolojilerinde yaşanan baş döndürücü gelişmeler ve dinamizm, konuyla ilgili hukuki düzenlemelerin yapılmasını zorlaştıran en başat unsurdur. Konuyla ilgili düzenleme çalışmaları doğal olarak hep teknolojinin bir adım arkasından gitmek zorunda kalmaktadır. SHGM tarafından hazırlanan İHA Talimatında kısa süre içerisinde birçok değişikliğin yapılması bu duruma örnek gösterilebilir.

İHA sistemlerine ilişkin düzenlemelerin yapılmasında karşılaşılan bir diğer sorun da, bu sistemlere ilişkin düzenlemelerin insanlı hava araçlarına ilişkin düzenlemelere benzetme çabasından kaynaklanmaktadır. Oysa ki, İHA sistemleri insanlı hava araçlarından pek çok bakımdan farklılık arz ederler ve bu nedenle konuya ilişkin yapılacak düzenleme çalışmalarında bu farklılıkların göz önünde bulundurulması gerekmektedir. İHA sistemlerinin boyutlarının ve şekillerinin farklı olması, uzun süre havada kalabilme imkânları, fiyatlarının düşüklüğü, kullanılma sıklıkları(frequency), kullanım kolaylığı, işletme, bakım ve idame kolaylığı, çok farklı kullanım alanlarının olması ve en önemlisi de genellikle insanlı hava platformlarının görev yapamayacağı alçak irtifa hava sahasında görev yapıyor olmaları bu farklılıklardan sadece bir kaçıdır.

2. Özel Hayat Hakkına Yönelik Tehditler:

İHA sistemleri ile ilgili yaşanan ve yaşanacak olan en önemli sorunlardan birisi de, bu sistemlerin özel hayat hakkına yönelik oluşturduğu tehdittir. Özel hayatın gizliliğine yönelik tehdit kapsamında; özellikle ticari olmayan İHA0 ve İHA1 sınıfı İHA sistemlerinin büyük sorun yaratacağı değerlendirilmektedir. Bu sistemlerin fiyatlarının bir cep telefonu fiyatı seviyesinde olması ve bu nedenle hemen herkes tarafından kolaylıkla satın alınabilir olması, yine Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanıp yayımlanan İHA Talimatı(SHT-İHA) kapsamında bu kategorideki İHA sistemlerinin kullanıcıları bakımından özel bir eğitim ve lisans zorunluluğunun da olmayışı kötü niyetli kullanıcıların işini daha da kolaylaştırmaktadır.

Gelişen teknolojiye paralel olarak, küçük hava platformlarına monte edilebilen kompakt ancak yüksek büyütme oranına ve çözünürlüğe sahip kameraların üretilebiliyor oluşu sorunu daha da içinden çıkılmaz hale getirmiştir.

İHA sistemleri ile elde edilen görüntülerin özel hayat hakkının ihlaline neden olup olmadıkları konusunda ABD ve pek çok Avrupa ülkesinde birçok mahkeme içtihadı mevcutken ülkemizde henüz bu türden bir içtihada rastlamak mümkün değildir. Ancak, bireysel İHA kullanımının artışına paralel olarak benzer sorunların ve dolayısıyla mahkeme içtihatlarının ülkemizde de gündeme geleceği ve sorumlular hakkında TCK 134 ve devamındaki maddeler kapsamında cezai süreçlerin başlatılacağı kuşkusuzdur.

3. Yatay ve Dikey Mülkiyet Haklarına Yönelik Tehditler:

Diğer insanlı hava platformlarından farklı olarak İHA sistemlerinin kullanılması nispeten daha kolaydır. Ayrıca bu sistemler alçak irtifalarda ve sınırlı hava sahalarında(sokaklarda, park ve bahçelerde, hatta konutların içinde) bile kolaylıkla uçurulabilmektedirler. Bu durum yatay ve dikey mülkiyet hakkı ihlali iddialarını da gündeme getirmiştir.

2. Dünya Savaşı ile birlikte gerek askeri havacılık faaliyetlerinde, gerekse askeri havacılık faaliyetlerinden edinilen bilgi ve tecrübelerin kullanıldığı sivil ticari havacılık faaliyetlerinde yeni bir çığır açılmıştır. Her iki alanda yoğunlaşan uçuş faaliyetleri bir takım hukuki sorunları da beraberinde getirmiştir. Bu sorunlardan birisi de, özellikle alçak irtifada uçan hava araçlarının, yüzeydeki mülk sahiplerinin mülkiyet haklarını ihlal ettiklerine dair tartışmalardır. Bu tarihe kadar toprak sahiplerinin mülkiyet hakları klasik Roma Hukuku anlayışı ile tanımlanırdı.“Ad Coelum Doktrini” olarak adlandırılan bu yaklaşıma göre, yeryüzündeki toprak sahiplerinin mülkiyet hakları, yerin üstü ve altında sonsuza dek uzanırdı. Yani malik sahip olduğu arzın altına ve üstündeki hava sahasının da sahibi idi.”cujus est solum ejus usque ad coelom”Toprak sahiplerinin bu sınırsız mülkiyet hakları 1946 yılında ABD Yüksek Mahkemesinin vermiş olduğu US v. Causby kararıyla sorgulanmaya başlanmıştır. Söz konusu kararında Hakim William O.Douglas’a göre; uçaklar modern hayatın bir parçasıdırlar ve bu nedenle hava sahasının mülkiyetine ilişkin eski görüşün modern dünyada bir geçerliliği kalmamıştır. Hava kamusal bir otobandır. Bunun aksini savunmak, özellikle kıtalararası uçuş yapan işletenlerin sayısız mülkiyet hak ihlali iddiaları ve davalarıyla baş başa bırakmak anlamını taşıyacaktır. Aynı kararda; toprak sahiplerinin, topraklarının hemen üstündeki hava sahasının, işgal edebildikleri ve toprakları ile bağlantılı olmak üzere kullanabildikleri kadarının sahibi oldukları tespiti yapılmıştır. Hakim William O.Douglas devamla; bu hava sahasının ihlalinin, yeryüzündeki mülkiyetin ihlaliyle aynı kategoride olduğunu belirtmiştir.

Türk hukuk sisteminde mülk sahiplerinin dikey mülkiyet haklarının belirlenmesinde “yarar” kriteri kabul edilmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu md. 718’de taşınmaz mülkiyetinin dikey kapsamına ilişkin düzenleme şu şekildedir: “Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar.” Bu düzenleme ışığında; daha çok alçak irtifa hava sahasında kullanılan sivil İHA sistemlerinin, özellikle başkalarının mülkleri üzerinde yapacakları uçuşlarda mülkiyet hakkı ihlali iddialarının gündeme gelmesi kaçınılmaz olacaktır.

4. İHA Kazaları ve Bu Kazalardan Kaynaklı Hukuki Sorunlar:

İHA istemleri, insanlı hava platformlarından farklı olarak henüz gelişim aşamasında olup yeterli teknolojik olgunluğa erişmemiş sistemlerdir. Ayrıca bu sistemler yerden gönderilen sinyaller vasıtasıyla kontrol edildiklerinden, bu sinyallerin gönderilmesinde yaşanacak problemler(Bağlantı kaybı, siber saldırılar vb) nedeniyle de sık sık kaza kırıma uğramaktadırlar. Yine boyutlarının küçük olması nedeniyle meteorolojik şartlara karşı dirençleri daha düşüktür. Bu ve benzeri nedenlerle yaşanacak kaza kırımlarda yüzeydeki kişi ve malvarlıklarının büyük zararlara uğraması mümkün olabilmektedir. İHA sistemlerinin en çok kullanılacağı hava sahasının yerleşim yerlerinin üzerindeki hava sahası olacağı da göz önünde bulundurulduğunda sorun daha da içinden çıkılmaz bir hal almaktadır.

5. Sigorta Konusunda Yaşanan Sorunlar:

İHA kazalarında karşılaşılan bir diğer sorun da sigorta konusunda karşımıza çıkmaktadır. Değeri 2-3 bin TL. olan bir mini İHA sistemi kaza kırıma uğradığında yer yüzünde değeri milyonlarla ifade edilecek zararlara neden olabilmektedir. Aynı şekilde aynı hava sahasını paylaştığı insanlı hava araçlarıyla karışacakları bir kazada da benzer durum söz konusu olabilecektir. Bu nedenle sigorta şirketleri İHA sistemlerinin sigortalanması konusunda, özellikle de 3. Şahıs mali mesuliyet sigortası bakımından isteksiz davranmakta ve yüksek sigorta bedelleri talep edebilmektedirler.

Sivil Havacılık genel Müdürlüğü(SHGM) tarafından yayımlanan SHT-İHA adlı İHA Talimatının 10. Maddesi İHA sistemlerine ilişkin sigorta konusunu düzenlemektedir. Söz konusu düzenleme; “25 kg üstü İHA sistemleri ile ağırlığına bakılmaksızın ticari faaliyet gerçekleştiren bütün İHA sistemleri için, 15/11/2005 tarihli ve 25994 sayılı Türk Hava Sahasında Uçuş Yapan Türk ve Yabancı Sivil Hava Araçlarının Yaptırması Gereken Üçüncü Şahıs Mali Mesuliyet Sigortası Yönetmeliğine göre sigorta yaptırılır ve sigortasız uçuş yapılmaz” hükmünü amirdir”. Bu düzenlemeye göre aslında İHA 0 sınıfında olan bir İHA sistemi için bile, ticari maksatla kullanıldığı takdirde üçüncü şahıs mali mesuliyet sigortası yaptırılması zorunludur. Pratikte bu düzenlemenin uygulanabilir olduğu şüphelidir. Bu durum pek çok faaliyetin yasal olmayan yollarla icra edileceğini işaret etmektedir.

6. İHA sistemlerinin Ayrılmamış Hava Sahasına Entegrasyonunda Yaşanan Sorunlar:

İHA sistemlerinin, ayrılmamış hava sahasında diğer insanlı hava araçlarıyla birlikte emniyetli olarak uçuş yapmalarını sağlayacak bir hava sahası kontrol ve yönetim sistemi henüz oluşturulabilmiş değildir. Bu sistemin oluşturulması kapsamında başta “Algıla ve Kaçın Sistemi(Sense/Detect and Avoid System)” ve “Coğrafi Çeperleme Sistemi(Geofencing System)” olmak üzere diğer teknik çalışmalarda sağlanacak başarı önem arz etmektedir.

İHA sistemlerine monte edilecek “Algıla ve Kaçın” sistemleri sayesinde, İHA sistemlerinin ayrılmamış hava sahasında gerek birbirileriyle gerekse diğer insanlı hava araçlarıyla çarpışmasının önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.

Yine Coğrafi Çeperleme Sistemleri sayesinde, İHA sistemlerinin, koordinatları önceden belirlenmiş hassas bölgelere girişi önlenmek istenmektedir. Bu sistem sayesinde, kötü niyetli kullanıcılar isteseler de İHA sistemini belirlenen bu kritik bölge üzerinde uçuramayacaklardır.

Gerek Algıla ve Kaçın Sistemi, gerek se Coğrafi Çeperleme Sistemine ilişkin teknolojik geliştirme çalışmaları devam etmektedir. Bu sistemlerin seri üretimine geçildikten sonra da, fiyatlarının yüksek olma ihtimali göz önünde bulundurulduğunda özellikle küçük İHA sistemleri açısından uygulanabilirlikleri şüphelidir.

7. Siber Güvenlik Konusunda Yaşanan Sorunlar:

İHA sistemlerinin sinyallerine yönelik “bastırma(Suppress)”, “karıştırma(Jamming)” ve aldatma(spoofing) riskleri çözüm bekleyen diğer bir sorun olarak karşımızda durmaktadır.

İHA Talimatı md. 8’e göre; İHA ve sistemlerinde kullanılacak frekanslar için, 05/11/2008 tarihli ve 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu kapsamında Bilgi Teknolojileri Kurumundan gerekli kullanım izinleri İHA işleticisi/sahibi/pilotu tarafından alınır. İzin verilen frekansın kullanılması, her türlü girişime karşı gerekli tedbirlerin alınması İHA pilotu sorumluluğundadır. İHA ve sistemlerinde kullanılacak elektronik haberleşme cihazları Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından belirlenen teknik düzenlemelere uygun olur.

Bu düzenleme, özellikle İHA pilotu açısından bir çok sakıncayı barındırmaktadır. Şöyle ki, bu kadar teknik bir konu olan siber güvenliğe ilişkin önlemlerin alınmasını İHA pilotunun omuzlarına yüklemek, sadece günah keçisi olarak birini belirlemekten başka bir anlamı olmadığı gibi, pratikte bir İHA pilotunun bu tarz önlemler alabilmesi de mümkün değildir.

8. Terör Maksatlı Kullanılma Riskleri:

İHA sistemlerinin terör örgütleri tarafından kolaylıkla elde edilebilmeleri hatta imal edilebilir olmaları büyük bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Günümüzde İHA sistemleri terör örgütleri tarafından gerek istihbarat ve keşif maksatlı gerekse patlayıcı yüklü olarak belirlenen hedefler üzerine düşürülerek bir silah olarak kullanılabilmektedir. Bunun önlenmesi kapsamında gerek I-drone(Sorguya cevap veren) sistemler, gerekse Karşı İHA Sistemleri(Counter Drone Systems) çalışmalarının bir an önce sonuçlandırılması önem arz etmektedir.

9. Çevresel Sorunlar:

Son olarak, çok sayıda İHA sisteminin alçak irtifa uçuşları hem gürültü kirliliği, hem de hava kirliliği iddialarını gündeme taşıyacak, yine başta kuşlar olmak üzere, birçok hayvanın doğal yaşamını menfi yönde etkileyecektir.

10. İHA Personeli ve Sistemlerinin Lisanslandırma ve Sertifikasyon Süreçlerinde Yaşanan sorunlar:

İHA sistemlerinin ve kullanıcılarının sayısının yüksek olması, yine sistemlerin çok farklı boyutlarda ve özellikte üretilebiliyor olmaları, gerek sistemlerin gerek se kullanıcıların tamamını kapsayacak bir sertifikasyon sisteminin kurulmasını ve işletilmesini de imkânsız kılmaktadır. Sayılarının yüzbinleri hatta milyonları bulması beklenen İHA sistemlerinin kayıt ve tescillerinin yapılması, belirli kategoridekilere uçuşa elverişlilik sertifikası tahsisi, yine bu sistemlerin pilot ve diğer personeline lisans verilmesi Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün mevcut teşkilat yapısıyla altından kalkabileceği bir durum değildir.